Yayımcı(Asset Publisher)

Uzman sohbeti

TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİ MÜLTECİLERİN DURUMU

ALMAN DELEGASYONUNUN ZİYARETİ

Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Türkiye, 16 - 20 Eylül tarihleri arasında Ankara, Kilis ve Gaziantep'te “Türkiye'deki Suriyeli Mültecilerin Durumu” başlıklı bir Alman Delegasyon Ziyareti düzenlemiştir.

Yayımcı(Asset Publisher)

Paylaş

Detaylar

Suriye’deki çatışmanın başlamasından bu yana, Türkiye, Suriye iç çatışmasından kaçan büyük mülteci akınını yönetmede kilit bir oyuncu olmuştur. Siyasi boyutlarından, insani boyutlarına bu durumu yönetmek hem Türkiye hem de Avrupa için açık sorunlar ortaya koymuştur. Esasen, bu karmaşık ve çok yönlü soruna bir çözüm bulmak, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin kritik bir parçası haline gelmiştir.

Bu program politika yapıcıları, yetkilileri, göç ve mülteci konularında en önde gelen sayısız uzmanı bir araya getirmeyi amaçlamıştır. Küreselleşmiş bir dünyanın zorluklarının üstesinden gelmek için insanlar ve fikirler arasındaki değişimin ön koşul olması konusunda kararlıyız.

Alman Hükümeti(Başbakanlığı), Alman Federal İçişleri Bakanlığı, Alman Federal Meclisi, CDU Partisi’nin Parlamento Grubu ve önemli düşünce kuruluşlarından gelen seçkin göç uzmanlarının oluşturduğu Alman Heyeti, uluslararası ve Türk meslektaşlarıyla, Türkiye ve Avrupa Birliği göç sorunun; Almanya, Türkiye ve daha geniş bir Avrupa ve Ortadoğu Bölgesi için devam eden jeopolitik ve insani önemi konusunda fikir ve görüş alışverişi yapma şansı bulmuştur.

Delegasyon programı 17 Eylül'de “Türkiye'deki Suriyeli Mültecilerin Durumu” başlıklı konferans ile başlamıştır. Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Türkiye Direktörü Walter Glos konferans açılışında yaptığı konuşmada bu konferansın amacının yalnızca Türkiye'deki göçmenlerin ve mültecilerin durumunu anlamak değil aynı zamanda mülteci meselesinin gelişiminin arkasındaki şartları anlamak ve konuyla ilgili mevcut yanlış anlaşılmaların bir kısmının düzeltilmesi olduğunu ifade etmiştir. Bu konuya ilişkin olarak, KAS Göç Uzmanı Christian Bilfinger, KAS’ın Ankara ve Berlin’e uzanan ağını kullanarak, farklı geçmiş deneyimlere sahip olan kişileri bir araya getirme kabiliyetinin; bu sayede bu kritik zamanda tüm grupların çevrelerine bakmaya devam etmesini sağlamaya yardımcı olmasının önemine dikkat çekmiştir. Açılışın son konuşmacısı, AK Parti Antalya Milletvekili Atay Uslu göçün yalnızca bir güvenlik konusu olarak görülemeyeceğini, daha ziyade insani boyutlara sahip bir konu olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle Türkiye kapılarını mültecilere kapatamamıştır. Atay konuşmasına, bu ölçekte bir hareketin yalnızca bir bölgenin değil, daha geniş olarak bütün coğrafyasının politikasını nasıl değiştirebileceğini belirterek devam etmiştir. Bu şekilde sadece mültecilerin yeni evlerine nasıl uyum sağlayacağı değil, aynı zamanda yeni evlerinin de mültecilere göre nasıl değişeceği ve adapte olacağı konusuna da değinmiştir.

Açılışların ardından Prof. Dr. Murat Erdoğan, “Türkiye'deki Suriyeli Mültecilerin Durumu” başlıklı raporunu sunmuştur - KAS web sitesinden indirilebilir. Rapor, Türkiye'nin 2011 yılında yalnızca 58.000 mültecinin bulunduğu bir devletten, bugün neredeyse 4 milyon mülteciyle dünyanın en büyük ev sahibi ülkesi olmaya hızlı bir şekilde uyum sağlamaya nasıl zorlandığı konusuna odaklanmıştır. Prof. Erdoğan, bu gelişmenin, Türk işgücü piyasasına, eğitim sistemine, iç ve dış politikasına tesir ederek Türk toplumunu derinden etkilediğini belirtmiştir. Erdoğan, Türkiye’nin bu durumla başa çıkma konusundaki istekliliğinin dikkat çekici olduğunu ancak bu tür bir desteğin sürekliliğinin belirsizliğini ifade etmiştir.

Birinci yuvarlak masa toplantısında, Türk sivil toplum kuruluşu Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD-ASAM) yetkilisi Bukent Bahar Dıvrak, örgütün özellikle değişik seviyelerde baskıya maruz kalan kadınlar, LGBT topluluğu üyeleri, engelli ve savunmasız mültecileri destekleme konusundaki çalışmaları hakkında bilgi vermiştir. Bu desteğin çok çeşitli ve mültecilerin özel ihtiyaçlarına uygun olduğunu ifade etmiştir. Daha sonra söz alan Yrd. Doç. Dr. Nihal Eminoğlu yalnızca ulusal ya da uluslarüstü değil, yerel düzeyde politikaların da Türkiye'deki mülteci akınını yönetmede önemli bir rol oynadığını açıklamıştır. Ayrıca uluslararası vizyon eksikliklerine rağmen, mültecileri yerel topluluklara entegre etmede bu toplulukların çalışmalarının ne kadar paha biçilmez olduğunu vurgulamıştır. Daha sonra Miresi Busana, uluslararası sivil toplum kuruluşlarının, -şu anki durum için Alman Uluslararası İşbirliği Derneği (GIZ)’in-, Türkiye'deki toplumsal uyum konusunu desteklemedeki rolünü tartışmıştır. Uyum sağlamanın gerçekten zor olduğunu belirten Busana, etkileşimin gerekli olduğunu ancak yeterli olmadığını ve kaliteli iletişimle tamamlanması gerektiğini belirtmiştir. Daha sonra Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) uzmanı Nejat Kocabey ekonominin ve işletmelerin entegrasyonun geliştirilmesindeki önemli rolünü değerlendirmiştir. Bu bağlamda, ILO’nun mültecilerle çalışma konusundaki katkısı ve işe erişim sağlamak, boş pozisyonlar bulmak ve istihdamı engelleyen engelleri ortadan kaldırmak şeklindeki üç ana hedefini ayrıntılandırmıştır. Bu ilk oturumun son konuşmasında Milli Eğitim Bakanlığı Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonun Desteklenmesi Projesi Koordinatörü Pınar Özel, önemli bir konu olan Suriyeli çocukların Türk eğitim sistemine entegre edilmesi konusunu ele almıştır. Buradaki amacın Suriyeli ve Türk gruplarını birbirine bağlamak olduğunu belirterek, Türk eğitim sisteminin Suriyelilerle Türkler arasındaki engelleri aşmada bir araç olarak yoğun dil kurslarına nasıl odaklandığını ifade etmiştir.

İkinci oturum Avrupa İstikrar Girişimi Kıdemli Analisti Katharina Knaus’un AB’nin Türkiye’yle yaptığı göçmen anlaşması konusundaki açıklamalarıyla başlamıştır. Knaus, anlaşmanın Yunanistan'a geçiş yapan göçmen sayısını azaltmada çok başarılı olduğunu belirtirken, anlaşmanın başarısının korunabilmesi için Yunanistan'da daha fazla göçmenlik hakimi veya Türkler için daha düşük vize reddi gibi ayrıntılarının hala tam olarak uygulanmasına ihtiyaç duyulduğunu ifade etmiştir. Bir sonraki konuşmacı Avrupa Birliği Sivil Koruma ve İnsani Yardım Operasyonları Türkiye Ofisi Başkanı Claudia Amaral AB’nin Türkiye'deki mültecilere sağlamaya çalıştığı birçok koruma ve destek çeşitlerinden bahsetmiştir. Bu sürecin son derece karmaşık ve çok boyutlu olduğunu ve bu nedenle AB’nin sürekli olarak program çeşitliliği sunmayı amaçladığını, böylece sürekli esnek ve tetikte kalması gerektiğini ifade etmiştir. Ardından Dr. Öğretim Üyesi Sezgin Mercan farklı jeopolitik durumlara ve stratejik değerlendirmelere dayanarak, Türkiye-AB ilişkisinin son zamanlarda nasıl durulma ve kırılmalar gösterdiğine dikkat çekerek, Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumu hakkında genel bir bilgi vermiştir. Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Başkan Yardımcısı Danışmanı Halil Afşarata Türkiye'deki mültecilere yönelik bakımın mali unsurlarını vurgulayarak bu oturumun ana konuşmacısı olmuştur.  Afşarata, Türkiye’nin Avrupa’nın herhangi bir desteğine olan takdirini vurgularken, bu paranın, eğer gelirse Türkiye’ye ne kadar geç geldiğini ve gelse bile Türk hükümeti ve Türk sivil toplum kuruluşlarının bu fonlara sıklıkla ulaşamadıklarını belirtmiştir.

3. oturumun açılış konuşmacısı Prof. Dr. Ahmet Han, Suriye'deki mevcut jeopolitik durum hakkında bilgi vererek konuşmalarına başlamıştır. Han, konuşmasında özellikle Suriye’deki güvenli bölgelere odaklanarak, Türkiye'nin, son Suriye muhalefet kalesi İdlib’e olacak kaçınılmaz bir saldırıda savunacağı yerdeki sığınmacıların akını ile başa çıkabilmesini sağlamak için bu güvenli bölgelerin oynayacağı kritik rol üzerinde durmuştur. TEPAV Politika Analisti Omar Kadkoy, Suriyeli göçmenlerin geri gönderilmesi konusu üzerinde durmuştur. Kadkoy, Rusya ve Suriye rejiminin isteklerine rağmen, Suriyeli mültecilerin çoğunun eve geri dönmek istemediğini – isteyenlerin de, devam eden zulüm korkusu ve el konan mallar sorunu göz önüne alındığında, sadece yavaş ve temkinli bir oranda geri dönmelerinin olası  olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle, Suriyeli mülteci meselesinin uzun vadeli öneme sahip bir konu olduğunu ifade etmiştir. Ardından BM Mülteci Örgütü Temsilcisi Jean-Marie Garelli kuruluşun mültecilere sığınma bulma konusundaki desteğini ve en acil sığınma vakalarında mümkün olan yeniden yerleştirme, ülkelerine yönlendirme çalışmalarını anlatarak BM Mülteci Örgütünün mültecileri yeniden yerleştirme sürecindeki rolünü tanımlamıştır. Ancak, Türkiye'deki yasal yeniden yerleşim hızının 1,4 milyon vakadan sadece 55,000 yeniden yerleşimi ile çok yavaş olduğunu ifade etmiştir. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Acil Durum Program Koordinatörü Mazen Aboulhosn da mültecilerin yeniden yerleştirilme hızının yavaşlığına dikkat çekerek oturumu tamamlamıştır. Ayrıca Uluslararası Göç Örgütü’nün lojistik, vize işleri, sağlık ve mültecilere yeni evlerine varışlarında yerel destek sağlanması konusundaki somut çalışmalarını vurgulayarak mülteci yerleştirmelerinde oynadığı rolü açıklamıştır.

En İyi Uygulamaları Paylaşma konulu dördüncü ve son oturumda, MIGPORT (Mülteci Gönüllü Bilgi Paylaşım Ağı) kurucusu Berat Kjamili, mültecilerin göç süreçleri hakkında daha iyi bilgi edinmelerini sağlamaya yardımcı olmak ve mülteciler arasındaki eşitsizliği azaltmak için kendi kişisel deneyimleri ile nasıl dijital bir platform oluşturduğunu anlatmıştır. Kızılaykart Nakit Temelli Destek Programları Koordinatörü Orhan Hacımehmet, Kızılay’ın ön ödemeli kredi kartı olan Kızılaykart’ın mültecilerin en temel ihtiyaçlarını karşılamalarında ne kadar önemli olduğunu ve bu sayede sosyal uyum yarattığını ifade etmiştir. 2.3 milyondan fazla kullanıcı ve eşit cinsiyet dağılımıyla programın aynı zamanda eğitimi teşvik ettiğini ve mültecileri Türkiye'nin refah sistemine dahil ettiğini belirtmiştir. Bu son oturumun son tartışmasında Berna Köse göçmenlere sağlıktan, psikososyal ve hukuki desteğe kadar birçok konuda pratik destek sağlamaya çalışan, henüz yeni kurulmuş bir Türk sivil toplum kuruluşu olan IGAM (İltica ve Göç Araştırma Merkezi)’nin faaliyetlerinden bahsetmiştir.  

Konrad-Adenauer-Stiftung Türkiye, aynı akşam “Türkiye ve Avrupa Birliği için Göç Sorunu” başlıklı akşam yemeği ve tartışma platformuna ev sahipliği yapmıştır. Etkinliğe 13 Büyükelçi, 20 Büyükelçilikten 30'u aşkın diplomat, Türkiye Cumhurbaşkanlığı ve Başkan Yardımcılığı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden en önemli aktörlerin yanı sıra Türk Kızılayı, AFAD, AB Türkiye Delegasyonu, UNHCR, GIZ, IOM, ILO gibi kuruluşlar ve göç konusunda saygın bilim insanlarının da dahil olduğu 120'den fazla seçkin konuk katılmıştır. KAS Türkiye Temsilcisi Walter Glos, etkinliğin iki ana konuşmacısı olan Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Faruk Kaymakçı ve AB Delegasyonu Türkiye Büyükelçisi Christian Berger’i tanıtarak açılış konuşmasına başlamıştır. Glos, bu etkinliğin yurt dışı ve yurt içi öneme sahip, gereken ilgiyi göremeyen bu soruna daha fazla dikkat çekmek için yapıldığını belirtmiştir. Büyükelçi Kaymakçı, mülteci sorununun, Şam'daki Esad rejiminin şiddet eylemleri nedeniyle kaçınılmaz hale geldiğini belirtmiş ve bunun sonucu olarak da hem AB hem de Türkiye’nin ortak zorluklara ortak çözümler bulmak için birlikte çalışmak zorunda olduğunu ifade etmiştir.          

Türkiye-AB mülteci anlaşmasının tam olarak uygulanmasını engellediğini iddia ettiği anlaşmazlıkların, Türkiye-AB ve özellikle Türkiye-Yunanistan ilişkilerini etkilemeye devam ettiğine dikkat çekerek, her şeye rağmen Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yönelik taahhütlerini ve insani tutumunu sürdürme konusundaki kararlılığını belirtmiştir.
Büyükelçi Berger, dünya nüfusunun% 3.5'inin göçmenlerden oluştuğunu belirterek göçün ne denli önemli olduğuna dikkat çekmiştir. Ancak, daha sonra serbestçe göç edenler ile şiddet yoluyla göç etmek zorunda kalanlar arasında bir çizgi çizerek konuşmasına devam etmiştir.

AB’nin yıllardır devam eden bu meseleyle ilgilenmesindeki amacının, hayatları kurtarmak ve evlerinden kaçmak zorunda kalanların saygınlıklarını korumak olduğunu ifade etmiştir. Berger, Avrupa'nın geniş göç tarihinin, onu büyük destek sağlamak için iyi bir konuma getirdiğini belirtmiştir. Bu desteği uluslararası kuruluşlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yaparak ve doğrudan Türk hükümetiyle çalışarak sağladığını dile getirmiştir. Ancak sonuç olarak, AB dayanışmasının yalnızca finansal olmaktan öte değerlendirilmesi gerektiğini iddia etmiştir.

Ertesi gün, Alman Delegasyonu, Ankara'daki Almanya Büyükelçiliği'nde göç meselesiyle ilgili çeşitli yetkililer ve gruplarla toplantılara başlamıştır. Delegasyon burada maslahatgüzar Dirk Rotenberg, Göç Uzmanı Daniel Krull, Dr. Manuel Paulus ve Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu (GIZ) Türkiye Direktörü Rubeena Esmail-Arndt ile bir araya gelmiştir. Bu görüşmelerde Alman-Türk ilişkilerinin geliştirilmesine ve Almanya'nın son göç akımı ile en iyi şekilde başa çıkabilmesi için Türkiye'yi nasıl destekleyebileceğine odaklanılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ziyaret ettikten ve Türkiye Parlamentosu'nun nasıl çalıştığını öğrendikten sonra, Delegasyon, AK Parti İstanbul milletvekili ve aynı zamanda Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Başkanı Akif Çağatay Kılıç ile biraraya gelerek Rusya’nın Avrupa Konseyi’ne geri dönmesinden Türkiye-Almanya-Avrupa Birliği ilişkilerine kadar birçok konuyu görüşmüşlerdir. Delegasyonun tüm toplantılarında olduğu gibi Suriyelilerin ve onların Türkiye'de kalmaya devam etmeleri konusu da sık sık tartışılmıştır.

Delegasyon, Anıtkabir ve Ankara Kalesi'ni gezdikten sonra heyet ziyaretlerinin ikinci kısmı için Gaziantep ve Kilis’e geçmişlerdir. Delegasyonun ilk etkinliği, Suriye'ye sıfır sınır hattında, Kilis yakınlarındaki bir mülteci konteyner kampı olan Elbeyli Geçici Konaklama Merkezi’ni ziyaret etmek olmuştur. Burada Delegasyon, çok sayıda personel ve Kampın yöneticisi ile görüşerek, kampın mülteci işlemlerindeki ve en savunmasız insanlar için bir barınak sağlamak konusundaki rolünü öğrenmişlerdir. Heyet üyeleri daha sonra kampı kendileri gezerek çatışmanın insani maliyeti hakkında kişisel bir anlayış edinmiştir. Daha sonra Kilis merkezinde bulunan TOKİ Hanımeli Kadın Meslek Edindirme Merkezi ziyaret edilmiştir. Burada UNICEF gibi kuruluşların, mülteci ailelerin ve kadın mültecilerin entegrasyonunun desteklenmesi için yerel belediyelerle nasıl ortaklık kurduğunu öğrenmişlerdir. Bu aydınlatıcı ve açıklayıcı ziyaretten sonra Delegasyon öğle yemeğinde, bölgenin şu anda yerel nüfusu geride bırakan büyük Suriyeli mülteci akınından nasıl etkilendiğine ve buna nasıl yanıt verdiğine dair daha fazla bilgi edinmek için Kilis Belediye Başkanı Mehmet Abdi Bulut ile biraraya gelmiştir. (19.09.2019 itibariyle Kilis’in nüfusunun %81.4’ü Suriyelidir)

Kilis'ten döndükten sonra, Heyet, Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adnan Ünverdi ile bir araya gelmiştir. Ünverdi, ekonomik kalkınmanın Suriyeli mültecilerin Gaziantep'e entegrasyonu için kritik olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca mültecilerin özellikle Suriye'nin yeniden inşası başlayıp bir derece istikrar sağlandığında Gaziantep'e nasıl bir fırsat sunduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Suriyelileri eğitme ve yerel ekonomiye katkıda bulunabilecek canlı bir işgücü olmalarını sağlama çabaları hakkında da çok şey tartışılmıştır. Gaziantep'teki son toplantısında Heyet, Belediye Başkan Yardımcısı Latif Karadağ ile bir araya gelmiştir. Bu ziyarette, Gaziantep’in, nüfusunun% 25’inden fazlasına tekabül eden 500.000’den fazla Suriyeli mülteciyi ağırlama ve kabul etme kabiliyeti üzerinde durulmuştur. Karadağ, kentin, ihtiyacı olanlara mümkün olan en fazla desteği sağlamaya kararlı olduğunu, ancak daha fazla desteğe ihtiyaç duyduğunu ve yakın gelecekte herşeyin normale dönmesini umduğunu vurgulamıştır. Aynı zamanda, birçok mültecinin sürmekte olan istikrarsızlık, ekonomik yıkım ve travma nedeniyle Suriye'ye geri dönemeyeceğini kabul ederek,  kentin, Suriyelileri mümkün olan en geniş ölçüde bütünleştirmeye kararlı olduğunu ifade etmiştir.

Bu Heyet Ziyareti daha ileri düzeyde görüşmeye ihtiyaç duyulduğunu ve Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin ve işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini kanıtlamıştır. Yoğun ve sürekli görüşmelerin sonucu olarak ortaya çıkan bilgi alışverişi gelecekteki siyasi çözümlerin ortak gelişimine katkıda bulunacaktır. Ayrıca, yeni ağlar oluşturma ve Türkiye ile Almanya arasında olduğu kadar Türkiye ile Avrupa arasında da siyasi, akademik ve sosyal bağları güçlendirme fırsatı ortaya çıkmıştır. Bu programın katılımcıları, program organizasyonu ve içeriği, saha gezileri, özellikle seçkin uzmanlar ve çok yönlü diyalog ortakları ile ilgili memnuniyetlerini ifade etmişlerdir. Bu tür çok taraflı ve iki taraflı diyalog platformlarının yakın gelecekte tekrarlanması önerilmiştir.


 

Yayımcı(Asset Publisher)

takvime ekle

mekan

Ankara, Kilis und Gaziantep

Publikation

SYRIAN REFUGEES IN TURKEY
şimdi oku
TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİ VE DİĞER MÜLTECİLER
şimdi oku
SYRISCHE FLÜCHTLINGE IN DER TÜRKEI
şimdi oku
İletişim Bilgileri

Walter Glos

Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği Türkiye Temsilcisi

Walter.Glos@kas.de +90 312 440 40 80 +90 312 440 32 48
İletişim Bilgileri

Anastasia Pazer

Anastasia Pazer

Proje Koordinatörü

anastasia.pazer@kas.de +90 312 440 40 80 +90 312 440 32 48

Yayımcı(Asset Publisher)

Yayımcı(Asset Publisher)